Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinde düzenlenen kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme, bulundurma ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçu, TCK’nın “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmının “Kamunun Sağlığına Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü bölümünde yer almaktadır. TCK madde 191, “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak” başlığını taşımakta olup bir kimsenin uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması fiillerini suç olarak tanımlamaktadır.
Uyuşturucu Madde Kullanma Suçu Kanuni Düzenleme – TCK 191
TCK 191/1
TCK 191/1 hükmüne göre, “kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Başka bir deyişle, bu suçun temel yaptırımı olarak iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.
TCK 191/2
TCK 191/2 uyarınca, bu suç nedeniyle başlatılan soruşturmalarda, Cumhuriyet savcısı CMK 171. maddesindeki koşullara bakılmaksızın doğrudan doğruya beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verir. Savcı, erteleme kararı verirken şüpheliyi, erteleme süresi içinde kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya getirilen yasakları ihlal ettiği takdirde karşılaşacağı sonuçlar konusunda ayrıca uyarır. (28/3/2023 tarihli 7445 sayılı Kanun ile eklenen cümleye göre erteleme kararı kolluk birimlerine de bildirilir.)
TCK 191/3
TCK 191/3 (28/3/2023 tarihli 7445 sayılı Kanun ile değişik) gereğince, erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanması zorunludur. Bu bir yıllık denetimli serbestlik süresi, denetimli serbestlik müdürlüğünün teklifi üzerine veya resen Cumhuriyet savcısının kararıyla altı aylık periyotlar halinde en fazla iki yıl daha uzatılabilir (böylece denetimli serbestlik tedbiri toplamda en çok üç yıla kadar sürdürülebilir). Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gereklilik görülürse denetim süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir. Ayrıca, Cumhuriyet savcısı, erteleme süresi boyunca şüphelinin uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp kullanmadığının tespiti amacıyla yılda en az iki defa ilgili kuruma sevkine karar verir.
TCK 191/4
TCK 191/4, erteleme süresi içinde ortaya çıkacak ve kamu davasının açılmasına sebebiyet verecek durumları üç bent halinde saymıştır:
- TCK 191/4(a): Şüphelinin kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi.
- TCK 191/4(b): Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması.
- TCK 191/4(c): Uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi tekrar kullanması.
Erteleme süresi içinde yukarıdaki durumlardan herhangi biri gerçekleşirse, bu ihlal nedeniyle daha önce ertelenmiş olan kamu davası açılır.
TCK 191/5
TCK 191/5’e göre, erteleme süresi zarfında kişinin yeniden uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi, bulundurması ya da kullanması, dördüncü fıkra kapsamında bir ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma veya kovuşturma konusu yapılmaz. Yani denetimli serbestlik sürecinde işlenen yeni bir kullanım suçu için ayrıca bir dava açılmayacak, bu davranış sadece ertelemenin ihlali olarak değerlendirilecektir.
TCK 191/6
TCK 191/6 uyarınca, dördüncü fıkra gereğince hakkında kamu davası açılmasından sonra, failin aynı suçu tekrar işlediği iddiasıyla yeni bir soruşturma başlatılırsa, artık ikinci fıkra uyarınca (yeniden) kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez. Başka bir ifadeyle, erteleme kararının ihlal edilmesi üzerine dava açıldıktan sonra failin yeniden kullanmak için uyuşturucu madde temin etmesi halinde, bu yeni soruşturmada kamu davasını erteleme seçeneği uygulanamaz.
TCK 191/7
TCK 191/7’ye göre, eğer şüpheli erteleme süresi boyunca dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmaz ve getirilen yasakları ihlal etmezse, süre sonunda hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Yani beş yıllık erteleme sürecini başarıyla tamamlayan kişi için, neticede ceza davası açılmadan dosya kapatılır.
TCK 191/8
TCK 191/8, kovuşturma evresine ilişkin özel bir durumu düzenler. Buna göre, “Bu Kanunun 188. maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu ya da 190. maddede tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma suçu nedeniyle yürütülen bir kovuşturma evresinde, suçun münhasıran TCK 191 kapsamına girdiği anlaşılırsa, sanık hakkında bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.” Başka bir deyişle, başlangıçta uyuşturucu ticareti veya kullanımını kolaylaştırma suçu olarak yargılanan bir eylemin gerçekte yalnızca kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma kapsamında olduğunun tespiti halinde, mahkeme davayı TCK 191 çerçevesinde ele alacak ve sonuç olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verecektir.
TCK 191/9
TCK 191/9, bu maddede aksine bir düzenleme olmayan hallerde genel hükümlere başvurulacağını belirtir. Yani 191. madde kapsamında özel olarak düzenlenmemiş durumlarda, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171. maddesi ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231. maddesindeki genel hükümler uygulanacaktır.
TCK 191/10
TCK 191/10 (27/3/2015 tarihli 6638 sayılı Kanun ile eklenen fıkra) bu suç için nitelikli bir hali tanımlamaktadır. Birinci fıkrada sayılan fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi eğitim, tedavi, askeri veya sosyal amaçlarla toplu bulunulan bina ve tesislerde veya bu yerlerin çevresinde (varsa duvar, tel örgü gibi sınırları dahil olmak üzere) iki yüz metreden daha yakın mesafede işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Kısaca, suçun eğitim kurumları, sağlık tesisleri, kışla, ibadethane veya benzeri kamusal alanlarda ya da bu mekanlara yakın mesafede işlenmesi durumunda, fail hakkında temel cezanın %50 oranında artırılması öngörülmüştür.
TCK 191 Uyuşturucu Madde Kullanma Suçu Cezası

TCK 191 kapsamında öngörülen yaptırım, temel şekliyle iki ila beş yıl arası hapis cezasıdır ve suçun onuncu fıkrada tanımlanan nitelikli halinde cezanın yarı oranında artırılması söz konusudur. Suç için belirlenen ceza miktarı dikkate alındığında, bu suç açısından basit yargılama usulünün uygulanma ihtimali de değerlendirilmelidir. CMK m.251 uyarınca basit yargılama usulü, üst sınırı iki yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda uygulanabilmektedir. Özellikle, 6545 sayılı Kanun değişikliği öncesinde işlenmiş ve basit yargılama usulünün yürürlüğe girdiği tarih itibariyle derdest (devam eden) olan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma davaları bakımından, suça o dönem için öngörülen cezanın üst sınırı iki yıl olduğundan, lehe kanun değerlendirmesiyle basit yargılama usulü uygulanması mümkün görülmektedir. Nitekim Yargıtay da, TCK m.7’de düzenlenen lehe kanun ilkesini ve CMK m.251 hükümlerini dikkate alarak, cezanın üst sınırı artmadan önce işlenen bu tür suçlarda basit yargılama usulünün uygulanabileceğini kabul etmektedir.
Suçla Korunan Hukuki Değer
Ceza hukuku, belirli davranışları yasaklayarak veya zorunlu kılarak toplumda önemli görülen hukuki değerleri korumayı amaçlar. Bir suç tipinin koruduğu hukuki değer, toplumsal düzenin devamı bakımından muhafazası gereken ve kaynağını hukukun temel normlarından alan, birey veya topluma ilişkin menfaat olarak tanımlanabilir. Uyuşturucu madde kullanma suçu, TCK sistematiğinde kamunun sağlığına karşı suçlar başlığı altında yer alır ve bu sınıflandırma, söz konusu suçla korunan hukuki değerin toplumun (kamunun) sağlığı olduğunu gösterir. Hatta yasa koyucunun, uyuşturucu ve uyarıcı madde suçlarını düzenlerken sadece toplumun değil tüm insanlığın sağlığını koruma amacını güttüğü söylenebilir. Nitekim uyuşturucu maddelerin ithal ve ihraç edilmesi de ceza kanunu ile yasaklanmış olup, Türk kanunu bazı durumlarda yabancının yabancı ülkedeki uyuşturucu suçuna dahi uygulanabilmektedir. Dolayısıyla kanun koyucu, uyuşturucu veya uyarıcı madde temini ve kullanımını cezalandırmak suretiyle bireyi ve toplumu bu maddelerin zararlı etkilerinden korumayı hedeflemektedir. Uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımı, sadece kullanan kişinin sağlığını değil, toplumun genel sağlık ve huzurunu da olumsuz etkileyen tehlikeler barındırmaktadır.
Uyuşturucu Kullanma Suçunda Fail
TCK 191’de tanımlanan suçu herhangi bir kişi işleyebilir; fail yönünden kanun özel bir nitelik aramamıştır. Bu bakımdan, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme, bulundurma ya da kullanma suçunun faili olabilmek için belirli bir statüye sahip olmaya gerek yoktur. Failin suç konusu uyuşturucu maddeyi ilk defa kullanıyor olması veya bağımlı düzeyde kullanması, suçun oluşumuna engel değildir. Ancak failin maddeyi ilk kez kullanması ya da bağımlı olması, hakkında denetimli serbestlik ve tedavi tedbirinin uygulanması aşamasında önem arz edebilecek bir husustur (örneğin bağımlı failin tedavi süreci daha uzun ve yoğun planlanabilir). Öte yandan, diğer bazı uyuşturucu suçlarından farklı olarak bu suç tipinde faili belirli meslek gruplarına mensup olan kişiler için ayrıca bir nitelikli hal öngörülmemiştir; örneğin sağlık personeli, kamu görevlisi gibi sıfatlar bu suç açısından cezada artırıma yol açan etkenler değildir.
Uyuşturucu Kullanma Suçunda Mağdur
Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde temin eden veya bu maddeyi kullanan kişinin görünürde zarar göreni kendisi olsa da, bu suçun hukuki anlamda mağduru toplumun kendisidir. Uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarının tümü, kamunun (toplumun) sağlığını hedef alan suçlar olarak düzenlenmiştir. Bu bakımdan uyuşturucu suçlarının mağduru, diğer pek çok kamu sağlığına karşı suçta olduğu gibi, genel olarak toplum kabul edilir. Hatta doktrinde, uyuşturucu ve uyarıcı madde suçlarının “tüm insanlığa karşı” işlendiği şeklinde görüşler bulunmaktadır. Nitekim TCK m.13, uyuşturucu madde imal ve ticareti ile uyuşturucu madde kullanılmasını kolaylaştırma suçlarının, vatandaş veya yabancı tarafından yabancı bir ülkede işlenmesi halinde dahi Türk kanunlarının uygulanacağını hükme bağlamıştır. Bu düzenleme, uyuşturucu suçlarının mağdurunun geniş anlamda tüm insanlık olarak görüldüğünü ortaya koyar. Sonuç olarak, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunda da mağdur kavramı bireysel değil kolektiftir; suçtan zarar gören, toplumun sağlık ve düzenidir.
Uyuşturucu Kullanma Suçunda Fiil
Bir suçun varlığı için öncelikle bir fiilin (hareketin) gerçekleşmesi gerekir (nullum crimen sine actione). TCK 191/1, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde temin etme suçunu alternatif hareketli bir suç olarak düzenlemiş ve dört ayrı fiili suç kapsamında saymıştır: (1) kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, (2) kabul etmek, (3) bulundurmak ve (4) kullanmak. Kanun metninde sayılan bu fiillerden herhangi birinin gerçekleştirilmesi suçun oluşması için yeterlidir; failin bu hareketlerden birden fazlasını birlikte icra etmesi ayrı suçlar oluştuğu anlamına gelmez, zira bu durumda fiiller bir bütün olarak aynı suçun kapsamında değerlendirilir. Öğreti, birinci fıkrada öngörülen hareketlerin sınırlı sayıda (tahdidi) olduğunu ve kıyas yoluyla genişletilemeyeceğini belirtmektedir; dolayısıyla kanunda açıkça belirtilmeyen bir fiil bu suçu oluşturmaz. Bununla birlikte, hem doktrinde hem de Yargıtay uygulamasında, kanunda sayılmamış olsa bile yalnızca kişisel kullanım amacıyla gerçekleştirilmiş bazı fiillerin de TCK 191 kapsamına girebileceği kabul edilmektedir. Örneğin kişisel ihtiyacı için uyuşturucu madde imal eden, yurt dışından temin eden veya ithal eden bir kişinin eylemi, esasında “kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma” suçunu oluşturacak kabul edilmekte; bu durumda fail hakkında uyuşturucu madde ticareti değil, kullanmak için bulundurma suçundan işlem yapılmaktadır.
Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak
TCK 191/1’de sayılan ilk seçimlik hareket, kullanmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak fiilidir. 765 sayılı mülga Ceza Kanunu döneminde açıkça suç olarak sayılmayan bu davranış, 5237 sayılı yeni TCK ile mevzuatımıza girmiştir. Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, bir başkasının mülkiyetinde veya hâkimiyetinde bulunan uyuşturucu maddeyi belirli bir bedel karşılığında devralmak anlamına gelir. Bu bedel genellikle para olmakla birlikte, bazen bir malın veya hizmetin takası (trampa) şeklinde de ortaya çıkabilir. Burada önemli olan husus, failin uyuşturucu madde üzerinde fiili ve hukuki tasarruf yetkisini bir bedel veya sair karşılık vererek elde etmesidir. Örneğin uyuşturucu maddeyi para ödeyerek satın almak suç olduğu gibi, para vermeksizin bir eşyasını verip maddeyi alması (takas yapması) da bu bent kapsamında “satın alma” fiili sayılır.
Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kabul Etmek
TCK 191/1’de sayılan ikinci seçimlik hareket, kullanmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde kabul etmek fiilidir. 765 sayılı eski kanun döneminde suç kapsamında olmayan bu hareket, 5237 sayılı TCK ile suç haline getirilmiştir. Kullanmak için uyuşturucu madde kabul etmek, başkasının mülkiyetinde veya zilyetliğinde bulunan bir uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi herhangi bir bedel ödemeksizin kişinin kendi hakimiyet alanına alması demektir. Kabul etme fiili, malın devralınmasını içerdiği için satın alma ile karıştırılabilir; ancak kabul etmede, satın almanın aksine, maddenin hakimiyet altına alınması karşılığında herhangi bir bedel veya ivaz ödenmez. Yani fail açısından karşılıksız bir edinme söz konusudur. Örneğin, bir kimsenin arkadaşının hediye ettiği uyuşturucu maddeyi alarak kendi evinde saklaması veya tanıdığının ücretsiz olarak verdiği bir uyuşturucu maddeyi arabasında bulundurmasına rıza göstermesi, “kabul etmek” fiilinin gerçekleştiği hallerdir. Buna karşılık, failin rızası olmadan eşyasının içine ya da kontrolündeki bir yere uyuşturucu madde bırakılması durumunda, failin haberi ve isteği olmadığından dolayı bir “kabul” fiilinden söz edilemez.
Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Bulundurmak
TCK 191/1’de sayılan üçüncü seçimlik hareket, kullanmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmak fiilidir. Öğretide “kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma” fiili, bir tanım olarak “kişinin, kendisine veya bir başkasına ait uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi, ruhsatsız veya ruhsata aykırı şekilde, fiili veya hukuki egemenliği altında, o madde üzerinde tasarruf imkanı olacak surette tutması” şeklinde açıklanmaktadır. 765 sayılı eski Ceza Kanunu’nda “uyuşturucu maddeleri kullananlar ile bu maksatla yanında bulunduranlar” ibaresi yer almakla birlikte, burada geçen “yanında bulundurma” ifadesi doktrinde failin yalnızca üzeri veya yanındaki eşyası ile sınırlı görülmemiş; “yanında bulundurma” kavramının, fiili ve/veya hukuki egemenlik alanında bulundurma anlamında anlaşılması gerektiği ifade edilmiştir. 5237 sayılı TCK döneminde de “bulundurma” kavramı bu geniş anlamıyla değerlendirilmelidir: Failin uyuşturucu maddeyi mutlaka üzerinde taşıması gerekmez; önemli olan, suç konusu maddeyi kendi hâkimiyet alanında tutması ve istediği anda ulaşabilecek konumda olmasıdır. Fail, söz konusu maddeyi arabasında, evinde veya birden fazla yerde tutabileceği gibi, maddenin bulunduğu yerin maliki veya zilyedi olması da gerekmez. Burada belirleyici unsur, failin uyuşturucu madde üzerinde engelsiz biçimde tasarruf ve erişim olanağına sahip olmasıdır.
Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak
TCK 191/1’de düzenlenen dördüncü ve son seçimlik hareket, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak fiilidir. 5237 sayılı TCK’nın ilk yürürlüğe girdiği halinde, uyuşturucu madde kullanma eylemi doğrudan suç olarak tanımlanmamıştı. İzlenen suç politikası gereği, başlangıçta kullanma fiili değil, “kullanmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” fiilleri suç sayılmış; kullanıcının esasen yardıma ve tedaviye ihtiyaç duyan bir kişi olduğu düşüncesiyle tüketim eylemi cezai yaptırıma tabi tutulmamıştı. Nitekim 2006 tarihli 5560 sayılı Kanun’un gerekçesinde de “uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak değil, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak fiillerinin suç olarak tanımlandığı; uyuşturucu madde kullanan kişinin aslında tedavi ve terapiye muhtaç olduğu, bu nedenle madde metninde kullanana ceza öngörülmeyip ikinci fıkrasında tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulması gerektiğinin belirtildiği” açıklanmıştır. Ancak sonraki yasal değişikliklerle, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak fiili de açıkça suç kapsamına alınmıştır. Uyuşturucu madde kullanma eylemi suç olarak düzenlenmeden önceki dönemde, Yargıtay uygulamada uyuşturucu madde kullanan kişinin, söz konusu maddeyi kullanmadan önce en azından kısa bir süre için de olsa satın almış, kabul etmiş veya bulundurmuş olacağını kabul etmek suretiyle, kullanıcılara da TCK 191 kapsamında ceza vermekteydi. Günümüzde ise kullanma fiili doğrudan doğruya 191. madde metninde yer almaktadır.
Cezada Artırım Yapılmasını Gerektiren Nitelikli Hal (TCK m. 191/10)
Sonradan eklenen onuncu fıkra ile birlikte, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu açısından bir nitelikli hal öngörülmüştür. 6638 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle TCK 191’e eklenen bu fıkra uyarınca, birinci fıkrada sayılan fiiller okul, yurt, hastane, kışla, ibadethane gibi tedavi, eğitim, askeri ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesislerde veya bunların belirlenmiş sınırlarına 200 metreden yakın mesafede bulunan umumi veya umuma açık yerlerde işlenirse, verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır. Bu düzenleme ile suçun toplum için özellikle hassas sayılan mekânlarda işlenmesi, cezanın daha ağır olması sonucunu doğurmaktadır.
Uyuşturucu Madde Kullanma Suçu ile Uyuşturucu Ticareti Suçunun Ayrımı
Ele Geçirilen Madde Miktarı
Yargıtay kararlarında ve uygulamada, failin uyuşturucu maddeyi hangi amaçla (kullanmak için mi yoksa ticaret maksadıyla mı) bulundurduğunu belirlerken bakılan en önemli ölçütlerden biri, ele geçirilen uyuşturucu veya uyarıcı maddenin miktarıdır. Eğer failin davranışları, yakalanan maddelerin ticarete yönelik olduğuna dair açık emareler (örneğin satış için müşteri arama, pazarlık yapma gibi fiiller) içermiyorsa ve madde öylece tek parça veya dağınık halde ele geçmişse, bu durumda kastın tespitinde başlıca kıstas ele geçirilen maddenin miktarı olacaktır. Çok büyük miktarda uyuşturucu madde bulundurulması, tek başına kişisel kullanım sınırlarını aşan bir durum olduğundan, bu gibi hallerde ticari amaç şüphesi doğmaktadır. Bazı ülkelerin hukukunda belirli bir miktarı aşan uyuşturucu madde bulundurmak, cezada artırım nedeni veya ayrı bir suç olarak düzenlenmişken, Türk hukukunda böyle bir miktar eşiği kanunen tanımlanmamıştır. Bununla birlikte, yakalanan maddenin miktarı uygulamada somut cezanın belirlenmesinde önemli bir kriter olarak değerlendirilmektedir.
Failin Ekonomik Durumu
Failin ekonomik durumu da, uyuşturucu maddeyi kullanmak amacıyla mı yoksa ticaret amacıyla mı temin ettiğinin değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulan bir başka ölçüttür. Örneğin failin malvarlığında, yasal yollardan açıklayamadığı derecede ani bir artış meydana gelmesi veya ele geçirilen uyuşturucu maddeleri kendi mevcut gelir düzeyiyle satın almasının mümkün olmaması, uyuşturucu ticareti yaptığını gösterebilecek belirtilerdir. Zira kâr amacı güden bir failin, uyuşturucu ticaretinden elde ettiği gelirle ekonomik durumunu kısa sürede artırması muhtemeldir. Buna karşılık failin ekonomik durumunun hızla ve belirgin biçimde kötüleşmesi, ya da gelirine oranla yüksek tutarlarda parayı madde teminine harcamış olması, o kişinin uyuşturucu maddeleri kendi kullanımı için edindiğine işaret edebilir. Kısaca, failin mali durumu ve para akışı, uyuşturucu maddeyi hangi maksatla bulundurduğu konusunda dolaylı da olsa fikir verebilen unsurlardır.
Maddenin Bulundurulduğu Yer
Failin suç konusunu oluşturan maddeyi nerede ve nasıl bulundurduğu da, kullanım amacı ile ticari amaç ayrımında önemli bir göstergedir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, genellikle maddeyi kendi kolaylıkla erişebileceği ve güvenli gördüğü yerlerde muhafaza eder; örneğin kendi evinde, kişisel eşyaları arasında veya aracında saklar. Buna karşın ele geçirilen madde, failin günlük erişimine pek uygun olmayan, ulaşılması güç veya uzak bir mekânda (örneğin bir depo, ardiye veya üçüncü bir şahsa ait alan gibi) ve üstelik küçük dozlar halinde paketlenmiş ve gizlenmiş biçimde bulunuyorsa, bu durum kullanım dışında bir amaç güdüldüğüne işaret edebilir. Ayrıca uyuşturucu maddenin, failin kişisel alanları yerine umuma açık mekânlarda veya başkalarının girip çıkmasının kolay olduğu yerlerde saklanması da, maddeyi kullanma amacıyla değil, dolaşımını veya ticaretini kolaylaştırma amacıyla bulundurduğu yönünde yorumlanabilmektedir. Sonuç olarak, maddenin bulundurulduğu yerin niteliği (kişisel alan vs. gizli ve kamusal alan) ve bulundurma biçimi (özensiz saklama vs. özenli paketleme), failin kastının tespitinde yardımcı kıstaslardandır.
Kriter | Kişisel Kullanıma Yönelik Belirti | Ticari Amaca Yönelik Belirti |
---|---|---|
Ele geçirilen madde miktarı | Kişisel tüketim sınırları içinde makul bir miktar | Failin tek başına tüketemeyeceği derecede fazla miktar |
Maddeyi bulundurma şekli | Tek bir paket halinde veya özel bir düzenleme olmaksızın saklanmış | Çok sayıda, eşit ölçülerde küçük paketlere ayrılmış; yanında hassas terazi ve paketleme malzemesi bulunmuş |
Failin ekonomik durumu | Uyuşturucu temini için gelirine göre yüksek harcamalar yapmış, maddi durumu belirgin şekilde kötüleşmiş | Mevcut gelirine kıyasla açıklanamayan mali kazanç artışı veya mal varlığında ani yükseliş |
Bulundurma yeri | Failin kolaylıkla erişebileceği kişisel alanlar (ör. ev, araba, işyeri çekmecesi) | Failin ulaşımı zor, gizli veya kamusal alanlar (ör. depo, ardiye; halka açık yerlerde saklama) |
Uyuşturucu Madde Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık
Cezayı Kaldıran Şahsi Sebep Olarak Etkin Pişmanlık Halleri
Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde temin etme suçu bakımından TCK, etkin pişmanlık hükümlerine yer vermiştir. Bu suç tipinde faile verilecek cezayı tamamen ortadan kaldıran etkin pişmanlık halleri, TCK m.192’nin ikinci ve dördüncü fıkralarında düzenlenmiştir. Her iki hükmün uygulanma şartları farklı olmakla birlikte, öngörülen koşullar gerçekleştiğinde fail hakkında cezaya hükmolunmaz.
TCK 192/2 Düzenlenen Etkin Pişmanlık Hali
TCK 192/2’ye göre; “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, resmî makamlar tarafından haber alınmadan önce, bu maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını veya uyuşturucu maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırırsa, hakkında cezaya hükmolunmaz.” Bu düzenleme, failin yakalanmadan önce pişmanlık gösterip işbirliği yapması halinde cezasızlık sağlayan bir hükümdür. Burada etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen failin soruşturma başlamadan önce harekete geçmesi gerekmektedir. Ayrıca verilen bilgilerin failin kendi suçu ile ilgili olması şarttır; yani bizzat 191. maddedeki suçu işlemiş olan failin, kendisine uyuşturucu madde temin eden kişi veya kişiler hakkında bilgi vermesi söz konusudur. Bu nedenle, kendisi suç işlemediği halde uyuşturucu satıcılarını ihbar eden bir kimse, kendi suçu olmadığı için bu madde kapsamında “etkin pişmanlık” hükümlerinden faydalanamaz (onun ihbarı genel bir ihbar niteliğindedir). Özetle, kullanmak için uyuşturucu madde temin etmiş olan fail, yakalanmadan önce yetkililere suçun tespitine ve diğer faillerin yakalanmasına yardım ederse, bu suçtan hiç ceza almayacaktır.
TCK 192/4 Düzenlenen Etkin Pişmanlık Hali
TCK 192/4 hükmüne göre; “Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı soruşturma başlatılmadan önce resmî makamlara veya sağlık kuruluşuna başvurarak tedavi edilmesini isterse, cezaya hükmolunmaz. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/16 md.) Bu durumda kamu görevlileri ile sağlık mesleği mensuplarının 279 uncu ve 280 inci maddeler uyarınca suçu bildirme yükümlülüğü doğmaz.” Bu düzenleme, bizzat uyuşturucu madde kullanan kişiye, yakalanmadan önce kendi iradesiyle resmi makamlara veya bir sağlık kuruluşuna başvurarak tedavi talep etmesi halinde cezasızlık imkanı tanımaktadır. Etkin pişmanlığın bu hali, kullanıcıların cezai yaptırımdan kurtulup tedaviye yönelmelerini teşvik etmeyi amaçlar. 192/4 kapsamında, kullanım fiili artık 191. maddeye dahil edildiği için, uyuşturucu madde kullanmış olan fail de soruşturma başlamadan evvel tedavi talebinde bulunarak bu cezasızlık hükmünden yararlanabilecektir. Kısaca, eğer uyuşturucu kullanan kişi yakalanmadan önce tedavi olma isteğiyle yetkili makamlara başvurursa, hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ceza verilmeyecektir.
Cezayı Azaltan Şahsi Sebep Olarak Etkin Pişmanlık Hali TCK 192/3
TCK 192/3’e göre; “Bu suçlar haber alındıktan sonra, gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek ceza, yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadar indirilir.” Bu düzenleme, etkin pişmanlığın cezada indirim sağlayan halini tanımlamaktadır. Daha önceki etkin pişmanlık halleri, soruşturma açılmadan önce gösterilen işbirliği karşılığında hiç ceza vermeme yönündeyken, 192/3 ise suç ortaya çıktıktan (yani güvenlik güçlerinin olayı haber aldıktan) sonra failin gönüllü yardımı durumunda uygulanır ve cezayı azaltır. Dolayısıyla, fail resmi makamlar suçu öğrendikten sonra etkin pişmanlık gösterirse, artık cezasızlık değil, verilecek cezada belirli bir oranda indirim söz konusu olacaktır. Burada cezanın ne oranda indirileceği, failin yardımı sayesinde suçun aydınlatılmasına veya diğer faillerin yakalanmasına ne ölçüde katkı sağlandığına göre takdir edilir. Özetle, suç yakalandıktan sonra failin işbirliği yapması halinde, 192/3 uyarınca cezadan önemli ölçüde indirim yapılması mümkündür; ancak tamamen cezasızlık bu aşamadaki pişmanlık için öngörülmemiştir.
Etkin Pişmanlık Hali | Uygulama Koşulu | Sonuç |
---|---|---|
TCK 192/2 (İhbar) | Suç ortaya çıkmadan önce failin, maddeleri temin ettiği kişileri yetkililere bildirmesi | Hiç ceza verilmez (cezasızlık) |
TCK 192/4 (Tedavi talebi) | Suç ortaya çıkmadan önce failin, tedavi olmak için resmi makama veya sağlık kuruluşuna başvurması | Hiç ceza verilmez (cezasızlık) |
TCK 192/3 (Yakalandıktan sonra yardım) | Suç ortaya çıktıktan sonra failin, diğer faillerin yakalanmasına veya suçun aydınlatılmasına gönüllü olarak yardım etmesi | Verilecek cezada 1/4 ila 1/2 oranında indirim |
Uyuşturucu Madde Kullanma Suçunda HAGB
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin beşinci ve devamı fıkralarında düzenlenmiş bir kurumdur. HAGB, mahkemece suçlu bulunup hakkında mahkumiyet hükmü kurulması gereken sanık açısından, belirli koşulların varlığı halinde bu hükmün açıklanmasının belli bir süreyle ertelenmesi anlamına gelir. Kanun koyucu, özellikle ilk defa suç işleyen ve cezası nispeten düşük olan sanığa, hükümlü statüsüne girmeden önce bir şans daha vermek ve belirli şartlar altında deneme süresini başarıyla tamamlaması halinde hiç hüküm giymemiş sayılmasını sağlamak amacıyla bu müesseseyi oluşturmuştur.
CMK 231/6 kapsamında HAGB kararı verilebilmesinin şartları şunlardır: (1) Sanık hakkında hükmolunacak cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması, (2) sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkumiyetinin bulunmaması, (3) mahkemenin, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışlarını göz önüne alarak tekrar suç işlemeyeceği kanaatine varması, (4) suçun işlenmesiyle oluşan maddi zarar varsa, tamamen giderilmesi (mağdurun zararının iadesi, tazmini veya eski hale getirme suretiyle karşılanması) ve (5) sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi. Bu koşullar gerçekleştiğinde mahkeme bir hüküm kurmakla birlikte, hükmün açıklanmasını belirli bir denetim süresi sonuna kadar ertelemektedir. Denetim süresi genellikle 5 yıl olup, bu süre zarfında kasıtlı bir suç işlemez ve mahkemece belirlenen yükümlülüklere uygun davranırsa, sanık hakkında açıklanması geri bırakılan hüküm hiç açıklanmaz ve dava düşer; aksi halde ise ertelenmiş hüküm açıklanarak ceza infaz edilir.
Öte yandan, TCK 191/8 hükmü uyarınca, uyuşturucu madde ticareti (TCK 188) veya kullanmayı kolaylaştırma (TCK 190) suçlarından yürütülen bir kovuşturma sırasında, eylemin gerçekte TCK 191 kapsamına girdiğinin anlaşılması halinde mahkeme, CMK 231’deki koşulları aramaksızın HAGB kararı verecektir. Bu özel düzenleme, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma fiilinin adli süreçte mümkün olduğunca mahkumiyetle sonuçlanmamasını sağlamaya yöneliktir. Nitekim hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için aranan bazı koşullar bu durumda aranmaz hale gelmektedir. Dolayısıyla, fail hakkında verilecek cezanın iki yıldan fazla olup olmaması, failin sabıkasının bulunması, yeniden suç işlemeyeceğine dair kanaat gibi unsurlar veya failin HAGB’yi kabul edip etmemesi önem taşımaksızın, eğer eylem 191. madde kapsamında değerlendirilecekse, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilecektir. Bu durum, kullanma suçunun cezasız veya ertelemeli sistem içinde kalmasına yönelik kanuni bir tercihi yansıtmaktadır.
Uyuşturucu Madde Kullanma Suçu Yargıtay Kararları
Denetimli Serbestlik Sürecinde Aynı Suçun Tekrar İşlenmesi Ayrı Ceza Gerektirmez
Yargıtay’ın önemli bir kararında, tedavi ve denetimli serbestlik sürecinde (yani kamu davasının açılmasının ertelendiği beş yıllık dönem içinde) sanığın aynı suçu tekrar işlemesi durumunda ayrıca bir ceza verilemeyeceği vurgulanmıştır. Yargıtay 10. Ceza Dairesi, tedavi ve denetimli serbestlik sürecinde yeniden uyuşturucu kullandığı için alt mahkemece hükmedilen hapis cezasını bozmuştur. Bu içtihat sonrasında özellikle İstanbul yargı çevresindeki mahkemeler, denetimli serbestlik süresi içinde meydana gelen yeniden uyuşturucu kullanma eylemlerinde ayrı bir mahkumiyet kararı vermekten kaçınmaya başlamıştır. Böylece bağımlı kişilerin tedavi sürecindeki ihlalleri nedeniyle ayrıca cezalandırılmalarının zorlaştırıldığı söylenebilir.
Uyuşturucu Madde Bulundurma Amacının Belirlenmesinde Kriterler
Yargıtay, failin uyuşturucu maddeyi kullanmak için mi yoksa ticaret amacıyla mı bulundurduğunun tespiti konusunda bazı ölçütler benimsemiştir. Özellikle ele geçen maddenin nasıl paketlenmiş olduğu ve yanında ele geçen araç-gereç bu konuda önem arz eder. Örneğin yüksek mahkeme, uyuşturucu maddenin çok sayıda ve özenle hazırlanmış küçük paketçikler halinde ele geçirilmiş olmasını, her bir paketçikte aynı miktarda madde bulunmasını, maddenin yakalandığı yerin yakınında hassas terazi ve paketleme malzemelerinin bulunmasını, kişisel kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğuna dair güçlü emareler olarak değerlendirmektedir. Bu tür bulgular, failin maddeyi satma veya dağıtma kastıyla bulundurduğunu gösteren kriterler olarak Yargıtay içtihadında yerleşmiştir.
Denetimli Serbestlik Süresince Tekrar Suç İşlenmesi Halinde Kamu Davası Açılır
Yargıtay 20. Ceza Dairesi’nin bir kararında, denetimli serbestlik süresi içinde kişinin tekrar kullanmak amacıyla uyuşturucu madde satın alması, kabul etmesi, bulundurması veya uyuşturucu madde kullanması halinde, bu durumun erteleme koşullarının ihlali sayılacağı ve hakkında kamu davası açılacağı belirtilmiştir. Yani fail, denetim süresi devam ederken suçu tekrarlarsa, bu ihlal nedeniyle ertelenmiş olan dava derhal kamu davasına dönüşecektir. Bu karar, esasında TCK 191/4 ve 191/5 hükümlerinin Yargıtay tarafından teyidi niteliğindedir: Denetimli serbestlik sürecinde yeniden suç işlenmesi, ertelenmiş dosyanın canlanıp kovuşturma aşamasına geçmesine yol açar.
Yargıtay Kararlarında TCK 191 Uygulaması
Genel olarak Yargıtay, uyuşturucu madde bulundurma eyleminin kişisel kullanım amacıyla mı yoksa ticaret amacıyla mı yapıldığını belirlemek için yukarıda değinilen çeşitli kriterleri olaya uygulamaktadır. Ele geçirilen maddenin miktarı, paketlenme şekli, failin savunmasındaki beyanları ve olayın diğer somut özellikleri birlikte değerlendirilerek failin kastı tespit edilmeye çalışılır. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2020 yılında verdiği bir kararda da, sanığın bulundurduğu esrar maddesinin miktarı ve elde edilen diğer deliller irdelenerek, eylemin “kullanmak için bulundurma” kapsamında olduğuna hükmedilmiştir. Bu ve benzeri kararlar, belirtilen ölçütlerin yargısal uygulamada nasıl ele alındığını ve TCK 191’in hangi durumlarda uygulanıp hangi hallerde TCK 188 kapsamına girileceğinin tespitinde nasıl bir yaklaşım benimsendiğini göstermektedir.
TCK 188 Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu ve Cezası – Kullanım ve Ticareti Ayıran Farklar
Denetimli Serbestlik ve Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi
Kamu davasının açılmasının ertelenmesi (KDAE), TCK 191’in 2. fıkrasında bu suça özgü şekilde düzenlenmiştir. Buna göre soruşturma evresinde, yukarıda belirtildiği gibi, şüpheli hakkında beş yıl süreyle kamu davası açılmamakta; bu süre bir deneme süresi olarak değerlendirilmektedir. Erteleme süresi boyunca şüpheliye asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır ve gerek görüldüğü takdirde tedaviye tabi tutulur. Şüphelinin bu dönemde öngörülen yükümlülüklere uygun davranması beklenir.
Eğer şüpheli denetimli serbestlik süresi içinde kendisine yüklenen şartlara riayet etmez veya tekrar uyuşturucu madde kullanır (yahut bu amaçla uyuşturucu madde temin ederse), o ana kadar ertelenmiş olan kamu davası açılır ve erteleme kararı kaldırılır. Bu durumda şüpheli hakkında normal kovuşturma süreci işleyecek, yani dava kamu davası olarak görülmeye başlanacaktır. Buna karşılık, şüpheli beş yıllık erteleme süresini başarıyla geçirir, hiçbir yükümlülük ihlalinde bulunmaz ve yeni bir suç işlemezse, sürenin sonunda hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilecektir. Böylece kişi hiç dava açılmamış gibi hukuki durumuna devam eder ve yargılama süreci tamamlanmış sayılır.
Uyuşturucu Kullanma Suçunda Erteleme ve HAGB
Uyuşturucu madde kullanma suçunda, soruşturma evresinde erteleme kurumunun uygulanamaması veya erteleme kararının ihlal nedeniyle kaldırılması durumunda iş kovuşturma safhasına intikal eder. Kovuşturma (mahkeme) aşamasında sanığın daha önce aynı suçtan bir erteleme kararından faydalanmamış olması kaydıyla, TCK 191/8 ve CMK 231 uyarınca mahkeme hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verebilir. Bu sayede sanık, mahkumiyet almasına rağmen hüküm açıklanmadan 5 yıl denetime tabi tutulur ve bu süreyi yeni bir suç işlemeden tamamlarsa, hakkında hüküm hiç açıklanmayacaktır. Ancak denetim süresi zarfında sanığın aynı suçu tekrar işlemesi halinde, önceden açıklanması geri bırakılan hüküm derhal açıklanır ve ceza infazına geçilir. Sonuç olarak, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunda ilk defa yargılanan bir kişi çoğunlukla HAGB ile sonuç alma imkanına sahipken, HAGB sürecini ihlal edip suçu yinelemesi durumunda bu kez ertelenen ceza kesin olarak uygulanacaktır.